A'cemi: Sözlükte, yabancı. Arapça olmayan dil veya Arapça konuşmayan veya Arap olmayan kimse. Mecazen, dile getirememe, açığa vuramama.

Adl, Adalet: Adl, sözlükte, eksik ve fazlalık bakımından aşırıya gitmeksizin orta yolu tutup korumak. Hakkaniyet, doğruluk ve eşitlik. Vasat ile de tefsir edilmiştir. Zulüm ve cevrin zıddı. Adalet, sözlükte, bir şeyi konulması gereken yere koymak. Zulmün tam zıddı. İslam'ın hükmü. Eşitlik, eşit davranış tarzı. Hukukta beraberliğe özen göstermek, haksızlığı terketmek, her hakkı gerçek sahibine devretmek. Bağy'in zıddı olarak da inanç, söz, davranış ve her tutumda aşırılıktan kaçınmak, sınırları çiğnememek, her şeyin itidalinde kalmak, orta yolunu tutmak.

Adn: Sözlükte, bir yerde ikamet etmek. Sebat ve karar yeri, yerleşim. Kur'an'da, bir Cennet derecesinin adı. (Adn cennetleri)

Afv: Bir şeyin belirti ve eserini silme, yoketme. Verme, düşürme, geçiverme. Kur'an'da, taammüden adam öldürmede maktulün yakınlarının kısastan vazgeçip diyet kabul etmesi. Bağışlama, vazgeçme, geriye bırakma. Çoğalma, artma, ihtiyaçtan fazlası, arta kalan. Affetme, af dileme.

Ahid: Bir şeyi koruma, durumdan duruma muhafaza etme, ısmarlama. Söz. Vasiyet. Emir. Riayet etmek. Kur'an'da, vahy. İnsanın fıtratında ve zihin yapısında Allah'ın varlığını anlamaya ve peygamberliğin gerçekliğini kavramaya elverişli olan dinamikler, lehteki melekeler.

Ahiret: Sözlükte, bir şeyin sonuna gelinmesi, son, sonraki. Dünya hayatının tamamlanmasından sonraki ebedi hayat. İkinci hayat. Süreklilik. Kabir.

Alem: Kur'an'da, Allah'ın dışında olan ve her parçası Allah'a şahidlik eden varlık bütünü. Alametler mecmuası, İlm'in konusu, objesi. Evren, insanlık ve yaratılmışlar dünyası anlamlarında da kullanılır.

Amel: Belli bir amacı olan her fiil, eylem ve tutum. Davranış tarzı.

Arafat: Hacıların Arefe günü Mekke'ye 12 mil uzaklıkta vakfeye durdukları dağın ismi.

Arafe günü: Zilhicce'nin dokuzuncu günü. Anlatıma göre Adem ile Havva'nın buluştuğu yer.

Arş: Sözlükte, tavan. Çadır ve çardak gibi gölge veren şeye de denir. Üzerine oturulan ya da yatılan yüksekçe zemin. Taht. Hükümdarların iktidarını gösteren simgelerden biri. Yücelik makamı. Yükseklik, üstünlük. Hüküm, yönetim ve tasarruf makamı anlamlarında da kullanılır. Kur'an'da geçen "Allah'ın Arşı" deyimi bu mecaz anlamlarıyla anlaşılmıştır.

Ashab: Halk. Yakın çevre, arkadaşlar grubu. Sahabeler.

Asr: Mastar olarak hapsetme, engelleme, vergi verme. Bir şeyin belli vakti. İnsanın ömrü. Zaman, uzun bir dönem. İkindi vakti. Kur'an'da, peygamberlik (Nübüvvet) çağı. Zamanın sonu.

Aşiret: Kan ve akrabalık bağına dayalı küçük insan topluluğu; veya erkeğin, yakın evlilik bağlarının belirlediği hısımları. Kabileden küçük topluluk.

Avret: Kişinin açılmasından utanç (haya) duyduğu her şey. Vücudun mahrem kısımları, insanın ayıp yeri. Görülmesi ve açığa çıkarılması günah olan yerler.

Ayet: Sözlükte, açık alamet, nişan, şifre sembol. Bir başka şeye işaret eden şey. İbret, ders veren. Delil. Kesin bilgi ve gerçek ifade eden şey. Cemaat, topluluk. Yüksek bina, yapı. Şahıs, siluet, karaltı. Kur'an'da, insan üstü oldukları için Allah'ın varlığını kanıtlayan olağan dışı olaylar ve azab. Kur'an-ı Kerim cümleleri. Allah'ın birliğine şahidlik eden bütün maddi olgular, simgeler.

Azab: Eziyet. Kur'an'da, Allah'ın, dinine uymamaları ve hükümlerine karşı gelmelerinden dolayı kullarına hem dünyada, hem ahirette verdiği cezalar. Dünyadaki azaplar; çöküş, yıkım ve felaketler, fırtına, kasırga, yıldırım çarpması, tufan, sayha (çığlık), kuraklık, deprem, şiddet, açlık, dayanılmaz yoksulluk, iç savaş, sonu gelmeyen çatışmalar v.b. Ahiretteki ise ebedi eziyet. İnsanı ve toplumu kuşatan amansız yıkım, ebedi hayatın kaybından doğan acılı sonuç.

Aziz: İzzet, şeref ve kudret sahibi. 'Üstün ve güçlü olan'. Değerli. Bütün bunlara en çok sahip olan, Allah.